“Memleketim Cide’nin milli oyun havası olan Sarıyazma şarkısında, “Ben bir yüzük yaptırdım Bartın ustalarına, doktor rapor vermiyor sevda hastalarına” şeklinde bir bölüm vardır.
Doktorların sevdalı insanlara olan gıcıklığına atıf değildir bu. Nihayetinde doktorlar da insan, onlar da hastalanır, hatta sevda hastalığına yakalanır…
Bir halk eseri olan Sarıyazma havası, bu sözleri ile tıbbın aşk acısı karşısındaki çaresizliğini ortaya koyar ve zaman geçse de, dünya değişse de, teknoloji ilerlese de bazı şeylerin değişmezliğine dair güzel bir örnek sergiler…
Sevda hastalarının durumu bu; tedavisi, ilacı tıbben yok ve gayet anlaşılır.
Peki bir halkın var olan ilaçlara doktorlar yazdığı halde ulaşamaması anlaşılabilir mi?
Hani Gazze gibi aylardır bombalanıyor olsak ve dünya ile irtibatımız kesilmiş olsa, anlaşılabilir!
Ne mi anlatmaya çalışıyorum?
Türkiye’de son yıllarda ortaya çıkan ve giderek büyüyen ilaç krizi döviz kurundaki artıştan mı kaynaklanıyor sadece?
İlaç yolsuzluğunun hiç mi payı yok?
Geçtiğimiz günlerde kamuoyuna sadece ucundan köşesinden duyurulan ama arka planında cumhuriyet tarihinin en büyük ilaç yolsuzluklarından birinin yaşandığı skandalı ve bu skandala nasıl fırsat bulunduğunu aktarayım ve sorularımın cevabına siz karar verin…
Tarih 29 Şubat 2024…
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Hatay merkezli, Ankara, Adana, Manisa, Mersin, İstanbul, Konya ve Eskişehir'de düzenlenen operasyonlarda 28 şüpheli yakalandığını, organize suç örgütü üyesi şüphelilerin; depremzedelere dağıtılması gereken ilaçları dağıtmadıkları halde sahte evrak ve faturalar ile dağıtılmış gösterip ödeme aldıklarını belirtiyordu.
Söz konusu suç örgütünün Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK), Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) müfettişleri ve jandarma tarafından yapılan analiz ve saha araştırmaları sonucunda tam 2 milyar 250 milyon TL kamu zararına neden oldukları tespit edildi…
Örgütün içerisinde doktorlar, eczacılar, ecza deposu görevlileri ve sağlık memurlar var.
Örgütün elebaşlarından olan M.Ç’nin doktor olduğunu ve Suriye detayının da yer aldığı ilginç hikayesini öğrenince işin arka planı bu köşenin müdavimleri için tanıdık bir yere çıktı.
Doktor M.Ç., Hatay Reyhanlı’da acil serviste görev yaparken Suriye’deki güvenli bölgeye başhekim olarak görevlendirdi. Reyhanlı’ya döndüğünde bu sefer başhekim yardımcısı yapıldı.
Ardından da Hatay İl Sağlık Müdürlüğü’nde Sağlık Hizmetleri Başkan Yardımcısı görevine getirildi.
Elebaşlarından olduğu örgütün ilaç yolsuzluğu, depremzedelere gitmesi gereken ilaçların dağıtılmamasından ibaret değildi. Türkiye’nin ilk kez bu köşeden duyduğu Suriyelilerin SGK’yı hortumlaması işinin de tam ortasındaydı.
Söz konusu yazımdan 6 ay sonra Aralık 2023’te Reyhanlı’da aralarında Suriyeliler adında yazılan ilaçların da bulunduğu 10 bin kutu ilacın ele geçirildiği depo, M.Ç’nin örgütünün de kullandığı ve Suriye’ye yaptıkları kaçak ilaç sevkiyatının lojistik merkezlerinden biriydi.
M.Ç. SGK’dan ödemesi alınan ilaçların da olduğu Suriye’ye kaçak ilaç ağına Suriye’de görev yaparken kurduğu kontaklar sayesinde dâhil oldu.
Aldığım bilgiye göre, kaybolan ve M.Ç’nin liderlik ettiği suç örgütü tarafından Suriye’ye gönderilen ilaçlar arasında ameliyatlarda kullanılan ağır morfin ve ağır antibiyotikler de bulunuyor. Bu ağır ilaçların gittiği adreslerle ise, Suriye’deki cihatçı terör örgütleri…
Sizin anlayacağınız skandalın boyutu sadece maddi zararın büyüklüğü ile sınırlı değil…
SGK’nın Türk halkının cebinden çıkan paralarla ödediği ilaçların Suriye’deki terör örgütlerine de sevkiyatının yapıldığını daha önceki yazılarımda defalarca belirtmiştim.
Dahası, işin içinde sadece Suriyeli eczacıların bulunmadığını, devlet içerisinden de bu tezgahın sahipleri olduğunu aktarmıştım.
M.Ç. liderliğindeki örgüt ve faaliyetleri her iki konuda da dediklerimin fotoğrafını ortaya koyuyor. Ancak devlet içerisindeki ayak da sadece bu örgütün mensuplarından ibaret değil…
İçerisinde M.Ç’nin önünü açan ve bu piyasanın büyük oyuncuları olan daha yukarıdaki devlet görevlileri ve siyasilere ne zaman operasyon yapılacak?
Mesela M.Ç’nin kaçak ilaç sevkiyatı yapabilmesi için Suriye görevi sonrası hızla yükselten eller ortaya çıkarılacak mı?
Ve Suriye’ye kaçak ilaç ihracının temel ayağı olan Suriyeli eczacılar ne zaman kapatılacak?
Birçoğunuz izlemiştir; bir sokak röportajında 84 yaşında bir kadın bulaşıkçılık yapmak için iş aradığını söylemiş ve ilaç alabilmek için 100 TL borç aldığını belirtmişti.
O yaşlı kadını bir ilaç için 100 TL’ye mahkum edilirken, birçok ilacın satışı durdurulurken ve satışı yapılan ilaçlara da vatandaşlar ulaşmakta zorluk çekerken, diğer taraftan ise Türk halkına hem kendi vatanındaki Suriyeli işgali finanse ettiriliyor, aynı zamanda da cihatçı-selefi terör örgütlerine de tıbbı destek sağlatılıyor…
Şimdi anladınız mı; yazıma neden oyun havası ile başladığımı…”