Tüm dünyaya yerli aşı mesajı veren Erdoğan, TURKOVAC'ın yakın zamanda tüm insanlığın hizmetine sunulacağını belirtti. Erdoğan ayrıca, "Artık yeni göç dalgalarını karşılamaya ne imkanımız ne de tahammülümüz vardır." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda önemli açıklamalar yaptı. Erdoğan, "DSÖ tarafından onaylanan ilk aşının Almanya'da yaşayan Türk kökenli iki bilim insanınca geliştirilmesinden gurur duyduk. Türkiye olarak ilk günden itibaren elimizdeki imkanları dost ve kardeşlerimizle paylaşmaya çalıştık. Bir taraftan vatandaşlarımıza en iyi sağlık hizmeti sunarken diğer taraftan da 159 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa tıbbi yardım gönderdik. Yerli aşımızı yakın zamanda milletimizle birlikte tüm insanlığın istifadesine sunacağımızı ifade etmek istiyorum. DSÖ'nün güçlendirilmesi ve salgınlara karşı sözleşme hazırlanması girişimlerini destekliyoruz" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:

"SALGININ OLUMSUZ ETKİLERİ DEVAM EDİYOR"

"Geride bıraktığımız yaklaşık 2 yılda tüm insanlık olarak gerçekten sancılı günler geçirdik. Son asrın en büyük sağlık krizi olarak nitelenen Kovid-19 salgınında aralarında dostlarımızın, yakınlarımızın da olduğu 4.6 milyon insanı kaybettik. Gösterilen onca çabaya ve aşılamada alınan mesafeye rağmen salgının olumsuz etkilerinin halen devam ettiğini görüyoruz. Burada vereceğimiz dayanışma ve işbirliği mesajlarının salgınla mücadeleyi desteklemenin yanı sıra zor günler yaşayan milyarlarca insanın umutlarını artıracağına da inanıyorum. Bu doğrultuda verimli çalışmalar yapan 75. Genel Kurul Başkanı Sayın Volkan Bozkır'a şükranlarımı sunuyorum. Türkiye olarak genel kurulun faaliyetlerini en verimli şekilde icra etmesi için üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeye sürdüreceğiz.

"AZ GELİŞMİŞ ÜLKELER KADERLERİNE TERK EDİLDİ"

Bu yılki genel kurulun umutla dayanıklılığı inşa etmek temasıyla düzenlenmesi fevkalade isabetlidir. İnsanlık olarak bize büyük bir aile olduğumuzu hatırlatan bu salgında küresel dayanışma açısından iyi bir imtihan verilemedi. Az gelişmiş ülkeler salgın karşısında adeta kaderlerine terk edildi. Dünya genelindeki can kaybının yüksekliğinde küresel sistemin artık çözüm yerine sorunları çözümsüzlüğe mahkum eden yapısında payı bulunuyor. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği bir dönemde aşı milliyetçiliğinin farklı yöntemlerle halen sürdürülüyor olması insanlık adına yüz kızartıcıdır. Özellikle bu salgını küresel bir felaketin üstesinden ancak uluslararası işbirliğiyle gelinebileceği açıktır. Tüm ülkeler bu salgından kurtulmadan herhangi bir ülkenin güvenle hayatını sürdürmesi mümkün değildir. Genel kurulda ortaya çıkacak iradenin bu hakikatin anlaşılması bakımından bir dönüm noktası olmasını temenni ediyoruz.

"AFGAN HALKINA KARDEŞLİK GÖREVİMİZİ YERİNE GETİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ"

Sahadaki gerçekleri ve sosyal dokuyu dikkate almayan dayatmacı yöntemlerle meselelere çözüm üretilemeyeceği Afganistan'da görülmüştür. Afganistan halkı çatışmaların sonuçlarıyla baş başa bırakılmıştır. Siyasi süreçten bağımsız olarak Afganistan'ın uluslararası camianın dayanışmasına ihtiyacı bulunuyor. Ülkede bir an önce barışın tesis edilerek Afgan halkının huzura kavuşmasını temenni ediyoruz. Türkiye olarak Afgan halkına karşı kardeşlik görevimizi yerine getirmeyi sürdüreceğiz.

"DEAŞ'I HEZİMETE UĞRATAN TEK NATO MÜTTEFİKİYİZ"

Suriye'de tüm dünyanın gözlerinin önünde yüz binlerce kişinin ölümüne, milyonlarca kişinin yerlerinden edilmesine neden olan insani dram onuncu yılını geride bıraktı. Ülkemiz 4 milyona yakın Suriyeliye kucak açarken terör örgütlerine karşı da sahada mücadele etmektedir. DEAŞ'la çarpışan ve bu terör örgütünü hezimete uğratan tek NATO müttefikiyiz. PKK'nın Suriye'deki uzantılarının işlediği katliamın önüne biz geçtik. İdlib'deki varlığımız sayesinde milyonlarca insanın hem canını kurtardık hem yerinden edilmesini önledik. Uluslararası toplum bir 10 yıl daha Suriye krizinin devam etmesine izin veremez. Soruna BMGK'nın 2254 sayılı kararı temelinde siyasi bir çözüm bulunması için daha güçlü bir irade ortaya konması gerekiyor. Bölgedeki terör örgütleri arasında ayrım yapılmasının, bunların taşeron olarak kullanılmasının kabul edilemez olduğunu tekrar ifade ediyorum. Son 10 yılda dünyanın özellikle farklı ülkelerinde yaşanan terör eylemleri terörün tüm insanlığın ortak düşmanı olduğun göstermiştir.

"YENİ GÖÇ DALGALARINI KARŞILAMAYA NE İMKANIMIZ NE DE TAHAMMÜLÜMÜZ VARDIR"

Ülkemizde Suriyeliler dışında da sayıları 1 milyonu aşan çeşitli statülerde göçmen vardır. Afganistan'daki gelişmeler sebebiyle son dönemde bu ülkeden göç akını ihtimaliyle karşı karşıyayız. Artık yeni göç dalgalarını karşılamaya ne imkanımız ne de tahammülümüz vardır. Adil yük ve sorumluluk paylaşımı temelinde tüm paydaşların bu konuda üzerine düşeni yapmasının vakti gelmiştir. Libya'da uluslararası meşruiyete verdiğimiz güçlü destek sayesinde ateşkes tesis edilmiştir. Milli Birlik Hükümeti'nin kamu hizmetlerini sağlanması ve seçimlerin zamanlıca düzenlemesi çabalarına desteğe devam edeceğiz. Uluslararası topluma Libya'nın tüm bölgelerini temsil eden meşru hükümetin yanında durması çağrısında bulunuyorum.

"FİLİSTİN'İN HAKLARINA YÖNELİK İHLALLERE KARŞI DURMAYI SÜRDÜRECEĞİZ"

Filistin halkına yönelik zulüm sürdükçe Ortadoğu'nun kalıcı barış ve istikrara kavuşması mümkün değildir. Bunun için işgal, ilhak politikalarına mutlaka ve derhal son verilmelidir. Kudüs'ün BM kararına dayanan uluslararası statüsüne, Filistin halkının haklarına yönelik ihlallere karşı durmayı sürdüreceğiz. İki devletli çözüm vizyonu yeniden canlandırılmalıdır. 1967 temelinde başkenti Kudüs olan bağımsız ve coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin devletinin kurulması öncelikli hedeflerimiz arasında yerini koruyor. Azerbaycan meşru müdafaa hakkını kullanarak öz topraklarındaki işgali sona erdirmiştir. Bu gelişme bölgede kalıcı barış adına yeni fırsat pencerelerine imkan sağlamıştır. İlhakını tanımadığımız Kırım dahil Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün korunmasına önem veriyoruz. Çin'in toprak bütünlüğü perspektifinde Uygur Türklerinin temel haklarının korunması konusunda daha çok çaba gösterilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bangladeş ve Myanmar'daki kamplarda yaşayan Rohingya Müslümanlarının anavatanlarına geri dönüşlerinin sağlanmasına da destek veriyoruz.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DAN DÜNYAYA KKTC MESAJI

Kıbrıs meselesi adil, kalıcı ve sürdürülebilir çözüm ancak sonuç odaklı gerçekçi bir yaklaşımla mümkündür. BM'nin eşit kabul ettiği adadaki halklardan birinin lideri sizlere hitap edebilirken diğer liderin sesini duyuramaması adil değildir. Çözüm için adanın asli lideri olan Kıbrıs Türk halkının uluslararası statüsünün tescil edilmesi gerekiyor. Buradan uluslararası topluma Kıbrıs Türklerinin görüşlerini açık fikirlilikle değerlendirme çağrısında bulunuyorum. Deniz yetki alanlarının paylaşımına ilişkin sorunların uluslararası hukuk çerçevesinde temenni ediyoruz. Doğu Akdeniz'de en uzun kıyıya sahip Türkiye'yi bölgeyi yok sayan anlayıştan vazgeçilmesi şarttır. Diyalog ve işbirliği için bölgedeki tüm aktörlerin yer alacağı Doğu Akdeniz Konferansı önerisi hala masadadır. AB'ye üyelik konusundaki kararlılığımızı da sürdürüyoruz. Türkiye herkes için daha güvenli, huzurlu, hakkaniyetli bir dünya için atılan her adımın yanında olmuştur.

"İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÜZERİNDE DURULMASI GEREKEN BİR KONUDUR"

Dönerde et yerine kullandıkları şey pes dedirtti! Dönerde et yerine kullandıkları şey pes dedirtti!

Dünya üzerindeki milyonlarca canlı türüne kucak açarken bu cömertliğinin karşılığında bizden sadece tabiatın dengesine saygı duymamızı istiyor. İnsanoğlu tarih boyunca sürdürdüğü gelişme ve kalkınma arayışında dünyanın bize sunduğu kaynakları maalesef hoyratça kullanmıştır. İklim değişikliği, hava kirliliği, su ve gıda güvenliği gibi başlıklar altında toplayabileceğimiz sorunlar insanlığın geleceğini belirsizliğe atacak boyuta ulaşmıştır. İklim değişikliği çevre sorunu olmanın ötesinde üzerine özellikle durulması gereken bir konudur. Sanayi öncesi döneme kıyasla yüzde 50 artış gösteren sera gazları dünyamızın adeta ateşini yükseltiyor.

Bir süredir dünyanın her tarafında sanayi öncesi döneme göre 1,1 santigrat derece artış gösteren sıcaklığın yol açtığı afetler yaşanıyor. Bu afetler çevreye ve ekosisteme verdiği zararlar yanında insanların can ve mal güvenliğini de tehdit ediyor. Türkiye olarak bu konuda en hızlı ve etkin çözümler üreten ülke olmamıza rağmen biz de oldukça sıkıntılı günler yaşadık. Küresel sıcaklık artışının devam etmesi, dolayısıyla daha yoğun yağışların gelecek olması hepimizi yeni arayışlara yöneltmelidir. Ormanların bir yandan arazi kullanımıyla diğer yandan yangınlarla yok olmaya yüz tutması dünyamızı bekleyen bir diğer tehlikedir. Sıcaklık artışının etkilediği bir diğer alan da denizlerimizdir.

PARİS İKLİM ANLAŞMASI

Şayet etkin önlemler alınmaz ve sera gazı emisyonları artmayı sürdürürse yüz yılımızın sonunda deniz seviyelerinin 1 metreden fazla yükselmesi bekleniyor. Bu durum beraberinde yeni ve devasa kitlelerden oluşan göç dalgalarını da getirecektir. Saydığım tüm bu sorunlar sadece sıcaklıktaki 1,1 santigratlık artışla ortaya çıkmıştır. Tüm bu gelişmeler üzerine dünya devletleri olarak ilim değişikliğiyle mücadele için 2015 yılında bir araya gelerek Paris İklim Anlaşması konusunda mutabık kaldık. Koronavirüs salgının önüne aşılarla geçmek belki mümkün olabilecek ama iklim konusunda böyle bir laboratuvar çözümü söz konusu değildir. Bunun için her fırsatta dile getirdiğimiz dünya 5'ten büyüktür ifademizi iklim konusunda da tekrarlıyorum. Doğamıza kim en çok zararı verdiyse iklim değişikliğiyle mücadeleye en büyü katkıyı da onlar yapmalıdır. Kimsenin 'Ben güçlüyüm, faturayı ödemem' deme hakkı yoktur çünkü iklim değişikliği insana oldukça adil davranıyor. Paris İklim Anlaşması'na ilk imza atan ülkelerden biriyiz. Son dönemde bu çerçevede kaydedilen mesafenin ardından aldığımız kararı buradan BMGK'ya duyurmak istiyorum. Önümüzdeki ay meclisimizin onayına sunmayı planlıyoruz."