Hayat damarı kesilen bir insan nasıl ayakta duramaz, hayatta kalamazsa, camisi olmayan, cami kültür ve medeniyeti ile şekillenmeyen, sahih ve doğru bilgiyi güvenilir mekanlardan almayan bir toplum da varlığını, dirliğini, birliğini, hayata tutunma direnci olan manevi gücünü devam ettiremez" dedi.
Kondi, '1-7 Ekim Camiler ve Din Görevlileri Haftası' dolayısıyla yaptığı açıklamada,
bu haftanın sıradan bir meslek haftası olmadığı gibi sıradan bir kurum haftası da olmadığını söyledi.
Her yıl farklı bir tema ile kutlanan 'Camiler ve Din Görevlileri Haftası'nın bu yılki temasının, 'cami, din görevlileri ve vefa' olarak belirlendiğini kaydeden Kondi, "Bu haftanın asıl amacı Mescid-i Nebevi ruhunu, caminin birleştirici ve kaynaştırıcı rahmet iklimini hayatın merkezine taşımaktır. Kardeşlik, huzur, sevgi, adalet, merhamet, yardımlaşma gibi ahlaki değerlerle toplumun huzur ve güvenini sağlamaktır. Hayatın merkezine Allah’ı yerleştirerek iyiliğin hakim olabilmesi için çalışmaktır" ifadelerini kullandı.
Camilerin, toplumun her kesiminden, her yaş ve seviyeden insanları bir araya getiren, onları Allah’a kulluk bilinci ile kaynaştıran, sevginin, kardeşliğin, hoşgörünün, birliğin ve merhametin aşılandığı, kin ve nefretin, bidat ve hurafenin kaldırıldığı nezih mekanlar olduğunu vurgulayan Kondi, "Hazreti Nuh’un gemisi gibi azgın fırtınalardan korunma limanlarıdır. Camiler, kubbeleri altında ırk, renk, dil, görüş ve mezhep ayırımı yapmadan herkesi bir araya toplayan şehirlerin en güvenilir manevi imar merkezleridir. Bununla birlikte camiler, kubbeleri altında ilimle irfanı, hikmetle ahlakı birleştirerek çağları aydınlatacak yeryüzünün en büyük medeniyetini inşa etmiş, birer ilim merkezleri olmuştur. Sahabe-i kiramdan mezhep imamlarına, Farabi’den İbni Sinaya, Mevlana’dan Mehmet Akif’e kadar bu örnek şahsiyetler camii kültürü ile yetişmiş ve çok önemli düşünce sistemleri inşa etmişlerdir" diye konuştu.
"Aslında camiler can damarımız, hayat damarımızdır"
Konuşmasını, "Aslında camiler can damarımız, hayat damarımızdır" diye sürdüren Kondi, şöyle devam etti; "Hayat damarı kesilen bir insan nasıl ayakta duramaz, hayatta kalamazsa, camisi olmayan, cami kültür ve medeniyeti ile şekillenmeyen, sahih ve doğru bilgiyi güvenilir mekanlardan almayan bir toplum da varlığını, dirliğini, birliğini, hayata tutunma direnci olan manevi gücünü devam ettiremez. Millet olarak istiklalimizde ve istikbalimizde camiler hep etkin rol oynamıştır, oynamaya da devam edecektir. Fatih camiini ve külliyesini anlamadan fetih ruhunu anlayamayız. Hacı Bayram Camiini anlamadan 1. Meclisi ve varlığımızı anlayamayız. Ulu Camiini anlamadan Sütçü İmam’ın özgürlük ve bağımsızlık ruhunu anlayamayız. Onun içindir ki camiler, günde beş defa insanları ezanla tevhide, özgürlüğe, barışa, huzura mescidi nebevi ruhuyla yeniden maddi ve manevi dirilişe çağıran davet merkezleridir. İslam beldelerinin adeta manevi tapularıdır."
Cami denildiğinde fedakar din görevlilerinin de unutulmaması gerektiğini söyleyen Kondi, "Camilerimizi din görevlilerimizden ayrı düşünmek mümkün değildir. Din görevlilerimiz görev yaptıkları yerlerdeki sadece cami imamı değil, mahallenin imamı olmuş, hastalara, çocuklara, yetimlere, öksüzlere, fakirlere de yakın ilgi göstermiş, onların dertleriyle yakından ilgilenmişlerdir. Vefa destek gruplarında toplumun her kesimine hizmet götürme gayretinde ve yarışında olmuşlardır" diye konuştu.