YEREL

Mersin’de Gıda Girişimciliği paneli

Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin iş birliğiyle Toros Üniversitesi’nin ev sahipliğinde “İnovatif ve Sürdürülebilir Gıda Girişimciliği Paneli” gerçekleşti.

Abone Ol

Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin yanı sıra Gaziantep, Harran, Sivas Cumhuriyet, Aydın Adnan Menderes, Akdeniz, İzmir Katip Çelebi ile Sakarya üniversitelerinin paydaş kurumlar arasında yer aldığı panelin açılış konuşmasını yapan moderatör Ayferi Tuğcu, “Gıda güvenliği ve güvenilirliği Covid-19 sürecinde bir kez daha ne kadar önem arz ettiğini ispat etti. Panelimizde de bu konuyu gıdada yenilik ve devamlılık ekseninden değerlendirme şansı yakalamış olacağız. Hedef, kaliteli yüksek verimlilik” dedi.

Panelin ilk konuşmacısı olan Mersinden Kadın Kooperatifi Başkanı Meral Seçer, kendisinin de ziraat mühendisi olduğunu belirterek, sürdürülebilir tarımsal üretiminin önemine vurgu yaptı. Kooperatif olarak 2 yılı tamamlamak üzere olduklarını ve önemli çalışmalar yürüttüklerini kaydeden Seçer, “Biz sürdürülebilirliği çok önemsiyoruz. Bizim kooperatifin kuruluş amacında da sürdürülebilir olması, yaptığımız faaliyetlerin de sürdürülebilir olması çok önemliydi. Yönetim olarak, kooperatif olarak bu vizyonla, bu misyonla hareket ettik. Mersinden Kadın Kooperatifi olarak ‘bu konuda neler yapabiliriz’ diye düşündüğümüzde kooperatif faaliyetleri içerisinde tekstil, süs bitkileri, gıda ve geleneksel el işlerinin yaşatılması ve aktarılması gerekiyordu. Burada gıdanın sürdürülebilirliği de bizim en baş konumuz oldu” diye konuştu.

Meral Seçer, Mersin Büyükşehir Belediyesi ile Konya Bahri Dağdaş Uluslararası Araştırma Enstitüsü’nün 2020 yılında atalık sarı buğday üretiminin yaygınlaştırılması amacıyla başlattıkları projeye Mersinden Kadın Kooperatifi’nin paydaş olarak katıldığını kaydetti. Bu projedeki amaçlarından bahseden Seçer, “Amacımız, tarımda ve gıdada sürdürülebilirliğe destek vermekti. Kooperatif olarak bu paydaşlık sürecinde proje sonucunda çıkan buğdayları alarak bulgur, erişte, un gibi katma değerli ürünler haline getirdik. Yapılan bu çalışmanın da gerçekten bir karşılığı olduğunu gördük” şeklinde konuştu.

Projeye 5 ton buğdayla başlandığını kaydeden Seçer, “Kendi coğrafyasında yetişen, ilaç kullanmadan, insan sağlığına destek veren, genetiğiyle oynanmamış tohumlar. Bunların yaygınlaşması ve bunun talep edilmesi bizim için çok önemliydi. Bu yıl bunu 20 tona çıkartmamız da bunun bir kanıtı oldu ve gerçekten mutluluk verici" ifadelerini kullandı.

“Nohutları inovatif ürünler haline çevirerek daha katma değerli ürünler haline getireceğiz”
İki kurumun ata tohumu nohut ekimi için benzer bir projeyi Gülnar’da da hayata geçirdiğini belirten Seçer, “Mersinden Kadın Kooperatifi olarak bu projeye paydaş olduk ve burada hasat edilen nohutları kooperatif olarak aldık. Burada ata tohumu buğdaydan farklı bir çalışma yapıyoruz. Çünkü bu ürünün daha katma değerli ürün haline gelmesi, insanların ihtiyacı doğrultusunda alabilmesi için inovatif ürünler çıkartmamız gerekiyordu. Uzmanlarla birlikte bu konuda çalışma yapıyoruz ve sonuna geldik” dedi.

Burada yetişen nohutların glütensiz olduğuna da dikkat çeken Seçer, “Glütensiz beslenme ihtiyacı duyan, o şekilde beslenmeyi tercih eden; sağlık durumundan veya tercih sebebinden kullanılmak istenen bu ürünleri biz inovatif ürünler haline çevirerek daha katma değerli ürünler haline getireceğiz” diye konuştu.
Doğa dostu, coğrafi işaretli ve organik tarımla üretilmiş ürünleri değerlendirmeye devam ettiklerini söyleyen Seçer, Mersinden Kadın Kooperatifi’nin Güneş Enerjisi ile Kurutma Tesisi’nden de bahsetti. Seçer, “Kooperatif olarak inovatif çalışmalara örnek verecek olursak; kurutma tesisimiz var. Ürünlerin kurutulması geleneklerimizden geliyor. Mevsiminde yetişen ürünleri başka mevsimde kullanmak üzere atalarımız güneş ışığında kurutarak kullanıyorlardı. Şu anda Mersinden Kadın Kooperatifi olarak Güneş Enerji Sistemiyle çalışan bir kurutma tesisimiz var. Kurutmayı tamamen serada ve güneş ışığı altında yapıyoruz. İhtiyaç duyulan makinelerin çalışması için gerekli olan enerjiyi de güneş enerjisinden alıyoruz. Dolayısıyla bu dönemde ihtiyaç duyan, kullanmak isteyen herkesi güneş ışığında kurutulmuş, tamamen hijyenik koşullarda ve farklı katma değerlere dönüştürülmüş ürünlerle buluşturma fırsatı bulabiliyoruz" şeklinde konuştu.
Panelde Mersinden Kadın Kooperatifi’nin kuruluş aşamasını anlatan Seçer, her biri farklı alanlarda çalışma yürüten kurucu ortaklarla birlikte kentin 13 ilçesini gezerek, üretim çalışmalarını yerinde gördüklerini kaydetti. 2 yıllık sürecin devamında 13 ilçeyi yeniden ziyaret edeceklerini söyleyen Seçer, katma değere dönüştürdükleri ürünlerin yörede kendi koşullarında yetişen ürünlerden ortaya çıktığını vurguladı. Bu çalışmalar sırasında kadınlardan aldıkları “biz ne yapabiliriz” sorusunun dayanışmayı güçlendirdiğini belirten Seçer, “Kadınları güçlendirmek; sosyal alanda, ekonomik alanda güçlenmelerini sağlamak için bunların bir örgütlenme şekli gerekiyordu. En demokratik örgütlenme ve üretim biçimi kooperatifçilikten geçiyordu. Böyle başladık. Kooperatif ortaklarımızın ortak noktası gönüllülük esaslarının olması, profesyonelliklerini sunmaları ve amatör ruhla çalışmaları. 10 ortaklıyız, 305 kadınla birlikte çalıştık. Yani 305 kadın bu çalışmalarımıza bire bir destek verdi ve emeklerinin karşılığını aldılar. Bu yıl da şimdiden daha fazla kadına ulaşıldı ve biz yaptığımız işin sürdürülebilir olması, devamlılığının olabilmesi için bu kadınlarımızı kayıt altına aldık. Sürekli irtibat halindeyiz. Şu konuda çok mutluyuz; kadınlarımız gelişmeye, öğrenmeye çok açıklar ve yaptıkça daha mutlu olduklarını ve öz güvenlerinin arttığını görüyoruz” dedi.

“Toprak, hava ve su hastayken insanlara iyi beslenme önerileri vermem mümkün değil”
Yaşam aktivisti Dilara Koçak ise ‘sıfır atık sıfır açlık’ misyonuyla hareket ettiğini ve yaptığı çalışmalarda açlık ile yoksulluk üzerine yoğunlaştığını belirtti. Gıda atıklarının değerlendirilmesi noktasında notlar da paylaşan Koçak, “Bireylerin sağlığı için bizim öncelikle gezegenin sağlığını düşünmemiz gerekiyor. Ben yaklaşık 5 yıl önce bu konuda kafa yorarken; toprak hasta diyorum, hava hasta diyorum, su hasta diyorum. Yani bunlar hastayken benim insanlara iyi beslenme önerileri vermem mümkün değil. Çünkü o topraktan hasat edilen ürün eğer sağlıklı değilse bunun insan sağlığına da bir faydası olmasını bekleyemeyiz” dedi.
Son dönemde bir gıda girişimcisi olduğunu vurgulayan Koçak, “Kendi markamla ürünler çıkarttım. Ama bu ürünlerin bir misyonu var. ‘Geleceği Besle’ hareketine destek veriyorlar. ‘Geleceği Besle’ hareketi bir sosyal hareket. Bizim sanal dükkanımızda 19 ürünümüz var. Mümkün olduğunca bu içerikleri kadın kooperatiflerimizden alıyoruz” diye konuştu.
Konuşmacılar, panelin sonunda bilginin paylaştıkça büyüyeceği yönünde vurgu yaptı. Yapılan panel ve iş birliği sayesinde fikirlerin paylaşıldığını belirten katılımcılar, bunun ilerleyen süreçlerin ilk adımı olduğunun mesajını verdi.