YEREL

Kahramanmaraş’ta çocuklarının korkuları sürüyor! Uyuyamıyorlar, içe kapandılar!

Korku devam ediyor. Gün içerisinde bir şekilde atlatıyoruz ama akşam olup da eve girdiğimizde, yatağımıza geçtiğimizde...

Abone Ol

Göçük altından çıkanların, annesini, babasını kaybedenlerin durumu çok daha zor. Sosyallaşemiyorlar, konuşmuyorlar. Bir kenara çekilip oturuyorlar

Kahramanmaraş depreminin üzerinden yedi ay geçti. O kabus gibi günleri geride kaldı. Ancak depremi evlerinde yaşayanlar geride bırakamıyor, her artçı sarsıntıda o kabusu yeniden yaşıyorlar. Özellikle de çocuklar. Yakınlarını kaybedenlerin ise o travmayla baş edebilmesi çok daha zor… Kahramanmaraş Zekeriya Tanrıverdi İmam Hatip Ortaokulu Rehber Öğretmeni Meksen Kaya çocukların durumunu gazetecilere anlattı.

BİZİM BÖLGEMİZDE ZEMİN SAĞLAM AMA…

Öğrencilerin durumu, psikolojileri nasıl?

- İlk aylarda öğrencilerin, öğretmenlerin, burada yaşayan herkesin psikolojisi çok kötüydü. Özellikle güvenlik ve barınma sorunu büyük ölçüde çözüldükten sonra öğrenciler biraz daha rahatlamaya başladı. Bizim oturduğumuz, okulumuzun bölgesi, Maraş'ın biraz yukarı kesimleri, zemini sağlam. Yıkıntının, depremin çok hissedilmediği, kayıpların çok olmadığı bölge. Depremden önce bin 100 öğrencimiz vardı. Depremden sonra öğrenci sayısı altı yüz seksene düşmüştü. Şimdi 800 öğrenci var. Durumu olanlar ya da il dışında tanıdıkları olanlar bir şekilde uzaklaştı, Maraş'ı terk ettiler. Burada olan öğrencilerimiz de genelde evi yıkılmayan ya da evi yıkılsa, hasarlı olsa bile bir şekilde ya akrabasının ya bağ evinde, ya köy evinde, bir şekilde barınma ihtiyacını gideren öğrencilerdi. Maraş geneline bakarsak bizim okulumuz depremi biraz daha iyi atlattı diyebiliriz. Depremden yaklaşık bir ay sonra kurslarımız başladı. Depreme rağmen yine bizim okulumuz çok yüksek bir oranda fen lisesi kazandırdı, nitelikli okul kazandırdı.

BİR KÖŞEYE ÇEKİLİP OTURUYORLAR

 Şu anda durum nasıl?

-Göçük altından çıkan öğrencilerimiz var. Annesini, babasını kaybeden öğrencilerimiz var… Yaşa göre de durum değişiyor. Örneğin beşinci sınıf öğrencilerimiz biraz daha fazla etkisi altında kaldı. Bize şöyle başvurdular: ‘Hocam eve girdiğimizde rahat edemiyoruz, uyuyamıyoruz, sürekli uyanıyoruz.’ En büyük problemimiz bu. Uykudan deprem oluyor gibi uyanan öğrencilerimiz var. Gece uykuya dalamayan öğrencilerimiz var. Annesini babasını kaybeden öğrencilerimiz içine kapandı. Bize çok bilgi vermiyorlar. Arkadaşlarıyla sosyalleşmeyi tercih etmiyorlar. Genelde bir köşeye çekiliyor, oturuyorlar.

ARTÇILARIN AZALMASI İYİ OLDU

Hem öğretmenlerimize hem öğrencilerimize psikososyal destek programı başlattık. Hem maddi hem manevi sorunlarıyla ilgileniyoruz. İyiye gidiyor. Artçıların azalması da iyi oldu. Artçılar büyük olduğu zaman sanki yine olacak, daha fazlası gelecek gibi hissediyorduk. Korku devam ediyor. Gün içerisinde sosyal ortamda bir şekilde atlatıyoruz ama akşam olup da eve girdiğimizde, yatağımıza geçtiğimizde, aklımıza geliyor. Çünkü biz buna gece yakalandık. Evimizin içinde yakalandık. Kafamız yastığımıza koyduğumuzda, öğrencilerden de hep bunu duyuyoruz, uykuya dalmakta zorlanıyoruz. Gergin uyanıyoruz. Bu konuda büyük sıkıntımız var. Çocuklar hâlâ korkuyor ve içe kapandılar.

MEB’İN PSİKOSOSYAL DESTEK PROGRAMI

içe kapanan çocuklarla ilgili özel çalışma mı yapıyorsunuz? nasıl yapıyorsunuz?

-Okullar kapalıyken psikososyal destek programı vardı, o süreçte dışarıdan gelen rehber öğretmenler, psikolojik danışmanlar ilgilendi… Milli Eğitim'in uyguladığı psikososyal destek programı var. Önce öğretmenlerimize uyguluyoruz. Etkinlikler var. Kendilerini rahat bir şekilde anlatabilecekleri, duygularını bize aktarabilecekleri etkinlikler; konuşma, yazma, grupla psikolojik danışma gibi.

YALNIZ OLMADIĞINI HİSSEDERSE RAHATLAMA OLUYOR

En etkili yöntem grupla psikolojik danışma. İnsanlar böyle zorlu yaşam olaylarından sonra kendini yalnız hisseder. Acaba bir tek ben mi çok üzülüyorum, bir tek ben mi kafama çok takıyorum, bir tek ben mi bunun etkisinden kurtulamıyorum gibi düşünceler. Grupla psikolojik danışma olduğu zaman, diğer insanların da duygularını, düşüncelerini gördüğü zaman, yalnız değilmişim ya da benim düşüncelerim, duygularım abartılı değilmiş, bütün insanlar bunları yaşıyormuş, onu gördüğü zaman biraz daha rahatlama oluyor. Öğrencileri, psikolojik danışmaya, grup danışmasına alıyoruz. Orada rahatlama oluyor. Sonra yine velilerimize aynı şekilde eğitimleri veriyoruz. Bu süreçte çocuklarımıza nasıl yaklaşmamız gerekiyor, neler yapmamız gerekiyor, güvenlik problemini, barınma problemini nasıl çözmemiz gerekiyor? Bunlarla ilgili yine ailelerimize bilgilendirme yapıyoruz. Yine biz, rehber öğretmenler, psikolojik danışmanlar olarak sınıflarda bakanlığın bize tavsiye ettiği, yönlendirdiği uygulamalar var, onları yapıyoruz. Ayrıca bireysel psikolojik danışma da yapıyoruz, o da etkili oluyor.

BİZİM ÇÖZEMEDİĞİMİZ AĞIR VAKALAR VAR

Bizim çözemediğimiz ağır vakalar oluyor. Mesela bir öğrencimiz ailesinden otuz beş, kırka yakın kişiyi kaybetmiş. Annesini, babasını, kardeşlerini, tüm amcalarını… Bir babaannesi kalmış bir de amcası. Müdahalede zorlandığımız öğrencileri psikiyatriye yönlendiriyoruz, psikologlara yönlendiriyoruz. Bazen ilaçlı tedavi söz konusu olabiliyor. Çocuk kendini açmakta zorlanıyor. Özellikle beşinci sınıf, altıncı sınıf çocukları kendini ifade etmekte zorlanabiliyorlar. Biz de onların duygu durumunu anlamakta güçlük çekebiliyoruz bazen.

Neye ihtiyacınız var? Rehber öğretmen sayısı yeterli mi?

-Depremden sonra bu bölgelere yoğunlukla atama yaptılar, köylerde bile şu an rehber öğretmen var. Öğretmenler tayin ister düşüncesiyle yüklü sayıda öğretmen atandı, giden öğretmen sayısı beklendiği kadar çok olmadı. Gidenler bile bir şekilde geri döndü. Maraş’ta rehber öğretmeni olmayan nadir okul vardır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nda çalışan sosyologlar var, rehber öğretmenler var. Bunlar velilerle ilgileniyorlar. 800 kişilik okulda biz üç rehber öğretmeniz. Bu demek değil ki bütün sorunlar bitti. Bütün okulun, tüm personelin, diğer hocaların, velilerin hepsinin bir bağlantı içinde olması lazım. Bunu sağlarsak zaten işler kolaylaşıyor… Birkaç sene etkilenme sürecimiz olacak.

ETKİLENMEDİM DİYOR SONRADAN PATLAK VERİYOR

“Bir bakıyoruz öğrencide hiçbir şey yok. Hocam ben etkilenmedim, diyor. Sonradan başka bir yerden, başka bir zamanda patlak veriyor. İstenmedik bir olay olduğunda, kaza gibi, bir artçı deprem gibi, bir bakıyorsunuz daha önce hiç göstermediği tepkileri gösterebiliyor öğrenci.

“Haftalık ya da iki haftalık psikolojik danışmanlık, bireysel danışma oturumlarımız oluyor. Bir de grupla danışma oturumlarımız oluyor. Bunu sürekli yapmayız çünkü çocuğun kendi başına çaba göstermesi lazım. Danışma oturumlarına veliyi de çağırırız.

“Rehber öğretmenler de çok zorlandı. Kendi ailesi, çocukları var. Kreşler kapalıydı, okullar kapalıydı. Çocuklarını bir yere koyamıyorlardı. İki küçük çocuğu olan bir rehber öğretmen arkadaşım ‘Ben kendi çocuklarımın güvenliğini sağlayamıyorum, başka çocuğa nasıl yardım ederim?’ diyordu, ilk birkaç ay böyleydi. Şimdi yavaş yavaş aşmaya başladık ama ilk başta gerçekten çok zorlandık. Şimdi rayına oturtmaya çalışıyoruz.

“99 depremi yıllarca konuşuldu, etkileri hâlâ devam ediyor. Emin olun bu depremin etkileri, 99 depreminden çok çok fazla. Orada da çok insan öldü ama yine belli bir bölgedeydi. Burada depremin süresi de çok uzundu. Bitmek bilmedi.”

HÂLÂ EVİNE GİREMEYENLER…

“Hâlâ eve girmeyen, apartmana girmekte zorluk çeken insanlar var. Konteynerde yaşıyor. Evi var, az hasarlı, girilebilir ama depremi orada yaşadığı için girmeyi reddeden öğrencilerimiz var. Biz ailelere şunu öneriyoruz: Kesinlikle zorlama yapmayın. Çünkü daha büyük sorunlara yol açabilir. Kademeli bir şekilde, mesela gündüz girip belki birkaç saat vakit geçirin, öğrenci de istesin. Biz de öyle yaptık, evimize gidip hemen yaşamaya başlamadık, önceleri gündüz gidip, eşimizde birkaç saat vakit geçirdik. Bir iki gün sonra tekrar gittik... İlk uyuduğumuzda çok zorlandık, en fazla yarım saat uyumuşumdur. Öğrencilerim de aynı ‘Hocam evde ilk kaldığımız gün uyuyamadık…’ Tekrar konteynere gidiyorlar, birkaç gün sonra yine geliyorlar.

“Sadece öğrenciyi değil, birçok insan gördüm, otuz, kırk yaşında insanlar evlerine girmekte zorlandı. Annem mesela aylardır benim evime gelip kalmadı. Çünkü benim evimde yaşamıştı depremi.”

YUVAMIZDI, ARTIK TAŞ YIĞINI

Şemalarımız değişti. Eskiden bir eve baktığımızda, apartmana baktığımızda, orası bizim için yuvaydı, barınacağımız, sığınacağımız, ailemizin olduğu güzel saatler geçirdiğimiz yer olarak görüyorduk. Ama şimdi apartmanlara baktığımızda sanki böyle üstümüze gelen bir taş yığını, demir yığını görüyoruz. Ben yıllardır birikim yapıp evimi yeni almıştım… Maraş'a geldiniz mi?

Bu yaz gördüm… İçinde yaşamak çok daha zordur.

-Hâlâ her yerden evler yıkılıyor, enkazlar kaldırılıyor. Biz tepedekiler en azından yıkıntı görmüyoruz, şanslıyız. Ama çarşı, merkez. O sizin geçtiğiniz alt tarafta binlerce bina yıkılıyor. Her gün onlarca bina… Yıllardır bir birikimle aldığımız evler… evlerimizden bile korkar olmuştuk. Ama şimdi bakıyorum, bir şekilde insanlar geri döndü. Mücadeleye devam ediyor. Tutunmaya çalışıyor. Aile birliği, bağlar kuvvetlendi. Ailemiz, en önemli şeyimiz. Bizim güvencemiz, korunak noktamız, psikolojimizi sağlamlaştıracak olan yine ailemiz şimdi.

Kaç yaşındasınız? Çocuğunuz var mı?

-33 yaşındayım. Bu sene evlendim daha çocuğum yok. Çocuğa olan aileler için daha büyük bir kaygı var kesinlikle….