Yazar Bıyıklı, “Kahramanmaraş’ta iki gün” başlıklı yazıda şunlar ifade etti.
Kahramanmaraş benim gönlümde Anadolu şehirleri arasında müstesna bir yere sahip.
Gerek tarihte gösterdiği kahramanlıkla gerekse öncü bildiğimiz edebiyatçıları yetiştirmesiyle sevilmeyi fazlasıyla hak eden bir şehir.
Güneydoğu’da hain terör örgütüne karşı verdiğimiz mücadelede, en çok şehit veren şehirlerin başında Maraş.
Geçmişte kazanılan Maraşlılık ruhu bugün de yaşatılıyor. Dine bağlılıkta, devlete sadakatte, millet sevgisinde, vatan aşkında birbiriyle yarış halinde aziz Maraşlılar.
“Alplik” ve “Erenlik”, bu kadim Türk yurdunun mayasında var. Millî mücadelede ilk kurşunu atan Maraş’ın kutlu evlatları, millet bölünmesin, devlet baki kalsın diye düşmana karşı göğsünü siper etmeye devam ediyor.
Tarih boyunca büyük imtihanlardan alınlarının akıyla çıktı bu şehrin insanı.
Evlerin, mahallelerin yıkıldığı; nice canın hayata veda ettiği büyük deprem sonrası Maraşlıların gösterdiği metanet, gözlerden kaçmadı.
Organizasyon eksikliklerinin had safhada olduğu, kriz çözmesi gereken bazı yetkililerin kendilerinin kriz çıkardığı bir zamanda; şair, yazar, Öğretim Görevlisi İsmail Göktürk’ün televizyona çıkıp feryad-ı figan etmeden, ferasetle yetkililere sorumluluklarını hatırlattığı psikolojinin harap olduğu o anlarda bile devletin manevi şahsiyetine toz kondurmadan yaptığı içtenlikli konuşmayı hayatım boyunca unutamam.
Devletin yapması gerekenleri zamanında yapamamasına ince bir sitem olmakla birlikte ne isyan ne kahrediş ne de başka bir şey vardı.
Devlet ebed müddet fikrini özümsemiş bu Anadolu çocuğunun ruh hâli, aslında bütün Maraşlıların ortak ruh hâlinin özetiydi.
Devlet çağırdığında kelle koltukta koşan vatan evlatlarını anlamak gerek. Bu yiğitlerin ihtiyacı olduğunda biraz geç kalıyor devletimiz. Kahramanmaraş Keş Dağı bunun şahididir.
Buna rağmen dağ yürekli adamlar ne şikâyette bulunuyor ne veryansın ediyor.
Depremden sonra gittiğim Maraş’ta, irfan yüklü vatandaşların derin tevekkülüne hayran olmuştum.
Kadere teslimiyet, devlete karşı iyi niyet, çürük binalar yapanlara karşı haklı bir öfke vardı.
DEPREMİN BİRİNCİ YILI
Kahramanmaraş’a depremin birinci yılında yine gittim. Büyük oranda yaralar sarılsa da yüzlerde kaybedilenlerin acısı okunmaktaydı.
Konuştuğum herkesin yakın ailesinden olmasa bile sülalesinden mutlaka bir kaybı vardı.
Sevgili dostum Enver Çapar’la “Deprem Şehitleri” için tahsis edilen mezarlığa gittiğimizde, hayatını kaybedenlerin hiç de az olmadığı görülüyordu.
Belediye, her mezara pırıl pırıl ay yıldızlı bayraklardan asmış. Aileler kabristanı güllerle donatmış.
Şairin bir gül bahçesine girercesine dediği gibi, bir mezarlığa değil de gül bahçesine giriyormuş hissine kapıldık.
Günün sonunda gitmemize rağmen mezarların başında çok sayıda insan vardı. Bir Fatiha okuyup kalkacak gibi aceleci bir hâl yoktu hiçbirisinde.
Sanki evlerini oraya taşımış gibi sevdiklerinin başında bekliyorlardı.
Maraşlı dostlarım günün hangi saatinde gelinse bu manzarayla karşılaşabileceğimizi söylediler. Acılar çok taze.
Aynı sırada aynı soy ismi taşıyan sayısız mezar var. Bunlar aynı aileden insanlar. Geride kalanların yürek yangınlarını anlamak mümkün.
Bir de mezar taşında adları bile olmayan kimsesizler var. Onların mezarlığı da ayrı bir hüzün veriyor insana. Özellikle gidip Fatiha okuduk.
İsim anamadık ama cümle gariplere diye gönderdik hediyemizi.
Cenabı Allah muhafaza buyursun. Bir daha o acıları yaşatmasın.
AHMET DOĞAN İLBEY İÇİN ÖZEL PROGRAM
Kahramanmaraş’ta deprem şehidi, yazar, gönül ve kültür adamı Ahmet Doğan İlbey’i özel bir programla andık. Ahmet Abi gönüllerde silinmez izler bırakmış. Her dostu onu anarken hem duygulandı hem tebessüm etti.
Dostluk için yaşayıp dostlarına ömrünü adayan merhumun dervişane hâlleri herkesi etkilemiş.
Programın başında İsmail Göktürk Mehmet Yaşar Enver Çapar Raşit Küçükkürtül ve bendenize söz hakkı verdiler.
Sonrasında mecliste bulunan herkes birkaç kelam da olsa duygu düşüncelerini paylaştı.
Program Maraş Edebiyat Sanatçılar derneği’nde gerçekleşti. Kısa adı MESDER olan bu güzide kuruluşa birbirinden değerli şair ve yazarlarımız emek veriyor.
Ramazan Avcı, Ali Avgın, Zekeriya Çakabey, Celalettin Kurt, Lütfi Bilir gibi güzel insanlar mekâna ruh katıyor.
Kahramanmaraş’ta bizi evimizde hissettiren bu edebiyat ocağı imkansızlıklar içinde harika işlere imza atmış.
Devletlilerimiz buraları öksüz bırakmamak için destek olmalı oralara sıkça gidip gelmeli diye düşünüyorum.
Anma programında her konuşmacı çok güzel hatıralar anlattı ama merhumun kızı Bilge Doğan yaptığı konuşmayla hepimizi ağlattı.
Deprem sonrası yıkıntılar arasında günlerce ailesine ulaşmaya çalışan Bilge şehre kültürel ve akademik anlamda hizmet ederek babasının manevi mirasına sahip çıkıyor.
Anmada bilgece yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Bu yaşıma kadar onların evladı olmayı bana nasip ettiği, sonrasında şehitlik mertebesine yükseldikleri için her gün Rabbime hamd ediyorum.
Hüzünle her daim ağlamakta olan bir yanımız var, bir hocamın dediği gibi bu hasret bizi güzelleştirecek diye umut ediyorum. Bu gece buraya gelen çok değerli dostlarının ve evlatlarının her birinde babamın izini görüp duygulanıyorum.
Babamla ilgili anlatacak çok şey var, benim özelde de pek çok anım var, inşallah bunları yazabilmek nasip olur. Yaraların açıldığı yerde iyileşeceğine inanarak Maraş’a geri döndüm, iyi ki sizler varsınız.”
Hayırlı bir evlat olan Bilge Doğan aynı zamanda Türkiye’de başka örneği olmayan bir derginin de mimarı.
Edebiyatımızda özgün bir yere sahip olan, ülkemizin tek kadın edebiyat dergisi olan Berdücesi’nin editörü.
Kahramanmaraş Belediyesi, kültür belediyeciliğine yakışan bir tavırla Berdücesi’yi himayesine alarak okurlara ulaştırıyor.
Kültür meclislerinde bu dergiden dolayı belediyeye kurulan övgü cümlelerini çokça duydum.
Yine Türkiye Yazarlar Birliği, Berdücesi ve Yitiksöz sebebiyle “Kamu Yayıncılığı” ödülünü Kahramanmaraş Belediyesi’ne verdi.
Berdücesi’nin her zaman ardında duran ve desteğini esirgemeyen kültür daire başkanı sayın Duran Doğan’ı tebrik etmek gerekiyor.
Keşke her şehrimizin kültür daire başkanları Kahramanmaraş örneğinde olduğu gibi, dergilere-kitaplara dost olabilse.
Popüler kültürün kurbanı olan belediyelerimiz salon doldurabilen ama bir şey söylemeyen boş tiplere milyonları akıtacağına, milletin kaynaklarını zihinlere dolduran, gönülleri besleyen hem de kalıcı olan kitaplara-dergilere, programlara aktarması gerek.
Kahramanmaraş Belediyesi, Ahmet Doğan İlbey için de muhteşem bir kitap yayımlamış. Bu vefadan dolayı da ayrıca tebriği hak ediyor. Benim de iki yazımın yer aldığı eserde Ahmet Doğan İlbey farklı yönleriyle çok güzel anlatılmış. Mekânı cennet olsun inşallah.
SOHBET MUHABBET…
Program sonrası sabaha kadar Kahramanmaraşlı yazarların dükkân diye tabir ettiği, benim dostluk evi olarak gördüğüm TYB Kahramanmaraş Şubesi’nde gönül ve kültür adamlarıyla muhabbet ettik. Konuşmadığımız çok az konu kaldı. Neredeyse her konuya değindik.
20 yıl önce olsa bütün konularda hemfikir olacağımız arkadaşlarımızla bazı konularda farklı düşündüğümüzü de görmüş olduk.
Türkiye’de bazı kırılmalar yaşanıyor. Planlı bir şekilde zihinler karıştırılıyor. Bizi birleştiren değerler dejenere ediliyor. Ortak alanlarımız azalıyor.
Bunun doğal bir süreç olmadığına inanıyorum.
Vatan- millet-ehli sünnet çizgisi parçalanırsa elimizde ne ülke kalır ne ezan kalır ne de tutunacağımız bir dal kalır.
Ben bu hattı sonsuza kadar kavi bir şekilde korumamız gerektiğine inanıyorum. Bu hattı delen akımlara fikirlere ve kişilere karşı uyanık olmamız gerekiyor.
Dostlarla bazı konularda tartışsak hâlâ türkülerde birleşip buluşabilmemiz mutluluk verici.
Gün ağarmaya başlayınca paça çorbamızı içip kalacağımız yerlere dağıldık.
SEÇİM HAVASI YOK
Kahramanmaraş’ta seçim havası yoktu, aksine depremde ölenlerin devam eden yası vardı. Kısaltılmışı YRP olan bir partinin korna çalarak yaptığı konvoyu herkesin kınadığına şahit oldum. AK Parti’nin adayına karşı halkta bir güven olduğunu gördüm. Sevilen sayılan, şehrin sorunlarına çözüm sunabilecek bir isim tercih edilmiş.
Geçen sene kurtuluş bayramını deprem sebebiyle erteleyen Kahramanmaraş, bu sene buruk da olsa bayramını kutladı.
Kurtuluşu gören, şehir dirilişi de yaşayacak inşallah. Her gittiğimizde yaraların daha da sarıldığını, devletimizin problemleri çözmek için çırpındığını net bir şekilde görüyoruz.
Üniversiteyi ziyaretimizde, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Yakup Poyraz hocamızı daha yakından tanıma fırsatı bulduk. Güzel adamların yurdunda bir güzel adamı daha tanımanın mutluluğunu yaşadık.
ÖĞRETMEN AKADEMİLERİ HEYECANI
Pazartesi gününün tamamını maarif davamıza ayırdık. Kahramanmaraş Milli Eğitim Müdürlüğümüzle verimli bir toplantı yaptık. Çalışkan ve gayretli İl Müdürümüzün dinamik bir ekibi var. Kahramanmaraş için gece gündüz demeden koşturuyorlar.
Yakın zamanda hayata geçecek olan Kahramanmaraş Öğretmen Akademilerinin heyecanı hepsini sarmış.
Şehirde vazife yapan eğitimcilerimizin gönüllü olarak katılıp istifade edecekleri akademilere davet edilen katılımcılar ve belirlenen başlıklar, çok iyi düşünülmüş.
Ülkesi için ter döken ve şehirlerin kalkınması için gayret gösterenler sadece bugünü kurtarmıyor, diğer yandan geleceği de inşa vazifesi görüyor.
Maarif ordumuz bulunduğu her yerde sorumluluğunun bilincinde.
SELAM OLSUN MARAŞLILARA!
Deprem sonrası şehirden ayrılan Maraşlılar, tekrar memleketlerine dönmeye başlamış. En sevindiğim durumlardan birisi bu oldu.
Maraş’ın Maraşlılardan mahrum kalması, kalenin terkedilmesi demektir. “Maraş bize mezar olmadan düşmana gülzar olmaz,” diyen Kahramanmaraşlılar, aman şehrinize sahip çıkın.
Bugünler de gelip geçecek inşallah.
Kahramanmaraş’ta kaldığım iki günde sayısız dostla kucaklaştım. Her birine ayrı ayrı minnettarım. Hepsi de ağırlamak için birbiriyle yarıştı.
Dönerken valizim yeni dergiler ve yeni kitaplarla doldu taştı. Ayrıca çantama özenle yerleştirilen tarhana için de halamıza ne kadar teşekkür etsem azdır.
İki gün durup döndük ama kalbimiz orada kaldı.
Tekrar tekrar gideceğiz İnşallah.
Selam olsun, şehrine, ülkesine, dinine diyanetine, devletine sahip çıkan Maraş’ın kutlu çocuklarına…