AK Parti'yle bir daha buluşmalarının mümkün olmadığını söyleyen Erbakan; "bundan sonrası için bir birliktelik olması ihtimalini görmüyoruz" dedi.
14 Mayıs seçimlerine dair "2023 seçimlerinde bizim çevre ‘CHP’ye iktidarı teslim etmeyin’ dedi; hem kendileri hem millet kurtulsun diye bir zeytin dalı uzattık" diyen Erbakan, bunun AK Parti tarafından değerlendirilmediğini ileri sürdü ve şöyle konuştu:
"Zeytin dalı uzattık"
14 Mayıs'a gittiğimiz günlerde görüşüne değer verdiğimiz insanlardan ve halkımızdan bize "Sizin kritik bir oyunuz var. Sizin desteğinizle CHP iktidarının gerçekleşmesi durumunda, sizin elinizle yıllar sonra yeniden CHP'li bir Cumhurbaşkanı Türkiye'de iş başına gelecek. Bu insanlar sizin babanızın öğrencileri. Birçoğu Milli Gençlik Vakfı'nda yetişmiş. Erbakan Hoca ile belki sizden çok anısı olan insanlar. Sonuçta 15-20 sene öncesine kadar hep beraberdik. Siz eleştirdiğiniz konularda taleplerinizi ortaya koysanız, bir mutabakat sağlanması halinde AK Parti yöneticileri de yanlışlardan kurtulmuş olsa hem de milletin faydasına bir iş yapılmış olsa. CHP'ye iktidarı teslim etmek yerine, babanızın eski dava arkadaşlarının yanlışlardan dönmelerine vesile olun. Sizin iktidara gelmeniz çok zaman alabilir" dediler. Biz de yaptığımız istişarelerin sonunda ekonomi, dış politika, sosyal politikalar alanındaki kırmızı çizgilerimizle ilgili hususları bu mutabakat metnine yazdık. Tabiri caizse onlara bir zeytin dalı uzattık. Hem kendileri kurtulsunlar hem millet kurtulsun yanlışlardan diye son bir çıkış yolu gösterdik.
"Yaptığımız fedakarlığı değerlendiremediler"
Erbakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yorulduğunu ve artık siyaseti bırakması gerektiğini de ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
Sayın Cumhurbaşkanı yaşlandı, yoruldu, yıprandı. Kadrosu yıprandı, yoruldu. Metal yorgunluğu konusunu yıllar önce söylemişti, şimdi artık metaller çok daha fazla yoruldu. Artık aktörlerin değişmesi gerektiğine, iktidarın değişmesi gerektiğine inanıyoruz. Millete verebilecek herhangi bir şeyleri kalmadı. Son şanslarını da maalesef ellerinin tersiyle ittiler. Bizim yaptığımız fedakarlığı maalesef değerlendirmediler. Bundan sonra artık bir fedakârlık daha yapmamız, tekrardan aynı masada onlarla oturmamız bizden beklenmemelidir. Perşembenin gelişi çarşambadan belli. Yaptıklarınız yapacaklarınızın teminatı. Dolayısıyla Türkiye'de artık mevcut iktidarla bir yere varılması mümkün değil. Bir değişim gerekiyor. Halk da artık aktörlerin de anlayışın da bu kadronun da değişmesi gerektiğini düşünüyor. 2028’e kadar ne milletin ne iktidarın dayanabileceğini düşünüyoruz.
Erken seçim ihtimaline dair soruya ise Erbakan "2026 yılının ilkbaharında veya 2025'in sonbaharında bir erken seçim olabilir. Bir, bir buçuk sene içerisinde bir erken seçimde bir değişim olmasının Türkiye'nin faydasına olacaktır. Milletin de beklentisi bu yönde" diye yanıt verdi.
"Sağda yeni bir ittifak olabilir"
Önümüzdeki seçimlerde yeni bir sağ ittifaka da sıcak baktığını dile getiren Erbakan, böylesi bir ittifakın AK Parti'den oy alacağını belirterek şöyle konuştu:
Sağ partilerin bir ittifak içinde cumhurbaşkanı adayı göstermesi, daha çok AK Parti’den oy alacak bir seçenek yaratmaktır. Öylesi bir ittifakın adayı CHP’nin adayından daha çok AK Parti'nin adayından oy kaydırır. CHP’ye bir şekilde eli gitmeyen o nedenle de sandığa gitmeyen kitle sandığa gider. Bazısı da CHP’nin adayına vermek istemese de “Mecburuz çünkü alternatif yok” diye oy verdi AK Parti’ye. Biraz önce anlattım. Sağ partilerden oluşacak bir ittifak, AK Parti’ye gönülsüz oy verenler için ciddi bir alternatif haline gelir. O yüzden de üçüncü bir ittifakın AK Parti’ye yarayacağını düşünmüyoruz.
"Muhafazakar bir ailede cinayetin örtbas edilmesi ibretlik bir olay"
Fatih Erbakan, Narin Güran cinayetine dair de "Muhafazakâr yaşantıya sahip olduğu görülen bir ailede öyle bir şeyin yapılması ve bir cinayetin örtbas edilmeye çalışılması gerçekten de akıllara ziyan bir durum maalesef. Çok ibretlik bir olay" yorumunu yaparak, şu değerlendirmeyi yaptı:
Demek ki şekilden ibaret olarak bazı şeyleri almışız biz. “Başımızı örtersek, cuma namazına gidersek, muhafazakâr ve dindar oluruz” gibi bir düşünce. Ama kalbimize bu inmemiş. Kalbimize inmediğini de gösteren bu gibi olaylar maalesef. Onu kalplere indirecek şekilde bir eğitimin verilmesi, bir düzenin kurulması ve toplumun bu yönde dönüştürülmesi çok önemli. Demek ki dindarlık dilimizde. Maalesef bugün iktidardaki kadrolar yolsuzluk ve rüşvet gibi birçok suiistimallerle, adaletsizlikle suçlanıyorlar. Oysa aynı insanlar senede üç kere umreye giden, nafile ibadetlerini bolca yapan, eşleri başörtülü, kendileri imam hatip mezunu kişiler. Demek ki orada olan şekilden ibaret bir İslam anlayışı, bir ahlak anlayışı. Bu olayda da maalesef bunu görüyoruz.